9.07.2015

Düğün / Wedding Concept


Eveeet! Yıldönümü şerefine çok beklenen düğün postu gelsin o zaman. İlk yıldönümümüzde blog daha hayatta değildi bahanesini de öne sürerek detaylarla başlayalım efendim. Bu arada biliyorum yaz için bekleyenler oldu bu postu, üzgünüm. Ama belki sonbahar ya da kış gelinlerine yarayacak bu yazı. Umarım çokça ilham alacak detaylar bulursunuz...


Gördüğünüz üzre düğün davetiyemle merhaba dedim. Buraya dijital görselini ekledim, aslında zarfsız katlamalı, damga ve hasır ipli güzel bir ayrıntısı vardı. Davetiyeyi yaptırırken nereye yaptıracağım belliydi, istikamet çok yakın grafik tasarımcı bir arkadaşımızı gösteriyordu. (bu arada bu postta hiç olmadığı kadar 'arkadaş' yardımı bulacaksınız;)) O yüzden nazımı fazlaca çekti, birkaç revizeden sonra da tam düşündüğümü yakaladık.

Nikah şekerim için ise seçimim Hediyelik Kurabiyeler'den sade bir model olan gelin-damat kalp figürü oldu. İki yıl önce kurabiye nikah şekerleri yeni yeni patlarken tesadüfen internette bulmuştum. Çok da memnun kaldım.Tadı harikaydı. (Tabi nikah şekerini kurabiye seçmekteki handikap; insan ikilemde kalıyor, yesek mi saklasak mı diye) Hatta daha sonra bebek kurabiyesi sipariş etmiştim.


İnanır mısınız davetiye, nikah şekeri hatta mekan ayarlamasından çok zaman önce, hatta hazırlıkların ilki olarak en çok oyalanılan, zorlanan olayı, evet gelinliği hallettim! Zaten kafamı kurcalıyordu, hazır bulabilir miyim, özel diktirsem istediğim gibi bir sonuç alır mıyım diye. İzmir'e geldiğim bir zaman öylesine girdiğim bir butikten çok kısa bir sürede ilk denediğim gelinliği alarak çıktım. İnsanın kafasındakini, hayal ettiğini bulmasıyla ilgili aslında. Biraz şans oldu. Zaten sade bir model istiyordum. Kabarık olmayan, uçuş uçuş olan... Göğüs kısmındaki balıksırtı detayı hoşuma gitti. Hafif de bir kuyruk yapıyordu. Sonradan tarlatan ekleriz diyen satış elemanına ve aile büyüklerine de 'he he' deyip sonra yaptırmadım tabi :) 

Ondan sonra tabi bir rahatlama geldi bana. Haftalarca hiçbir şey yapmadım :)) Nasılsa en büyüğünü hallettik öbürleri çorap söküğü gibi gelir dedim. Hakikaten de öyle oldu. Sonraki işler çarçabuk halloluverdi. Hem de hiçbir organizasyon şirketiyle anlaşmamış olmama, birçok süslemeyi ve detayı kendi elimle hazırlamış olmama, üstelik çok yoğun çalıştığım bir zaman dilimine denk gelmiş olmasına ve İstanbul'dan İzmir'deki bir düğün hazırlığıyla uğraşıyor olmama rağmen.




Çiçeğime çok önceden karar vermiştim. Hatta kızların vardır ya 'evlenirsem gelinliğim şöyle olacak' diye bir düşüncesi. Ben de çiçeğimin koca bir buket gypsophilia olacağını biliyordum. Ayakkabılar mı? Aman onlar öyle özel bir yerden değil. Pudra rengi, bantlı dolgu topuk her yerde bulabileceğiniz bir ayakkabı. Renkli olunca da giyiliyor sonradan.

Tabi gelinliği hazır ve duvaksız alınca benim işime geldi. Nasıl bir duvak yaptırayım diye kafamı yorunca ufkum açıldı. Nikah için kısa düşünüyordum. Ama kilisede de şöyle yerlerde salınan bir duvak fena olmazdı. Birçok gelinlik mağazasının-en kalitelisinde de aynı olan-hayal tül diye sunulan bence hışır hışır ve fotoğrafta parlak parlak patlayan tülden daha iyisini Eminönü'nden metreyle tabi ki çok uygun bir fiyata aldım. Bu biraz farkında olmakla ve işleri bilmekle alakalı birşey. Tülleri onlar da Paris'ten getirtmiyor, Eminönü gibi toptancıların bol olduğu yerden alıyorlar tabi. 
Neyse...İki adet duvağım vardı; biri hayal tülden kenarına dantel biye çektirip çok beğendiğim helen detaylı yaprak bir tokaya diktirdiğim (gelin buketim için de aynı şerit danteli kullandım), diğeri ise inci tokalı, puanlı tülden benim tasarladığım kuş yuvası duvak.




Bu arada arkadaş isimlerini ayakkabıya yazmak fotoğrafta da görüldüğü gibi çok ciddi bir iştir :))

Mekan seçimine gelelim. Yine liseden bir 'arkadaşımızın' eşinin Urla'da o sene açtığı çok güzel bir mekanda oldu. Biz sayıca az kişinin olacağı bir kutlama yaptık o yüzden mekanın daha çok toplantı, gündüz kahvaltılarını hazırladığı küçük bahçe kısmında hallettik. Şimdilerde Moya Park'ın bir de kapalı yeri mevcut.




Çiçek süslemeleri için anlaştığımız çiçekçi gelin buketi, araba süslemesi, kilise aranjmanları ve masada gördüğünüz kuş kafeslerini hazırladı. Yine cipso ve pembe, beyaz, lila lisyantus seçtim. Gül dışında ortanca ya da şakayık olabilir diyordum fakat eylülde çiçek açısından pek bir şansınız kalmıyor. Sandalyeler mekandan. Sade kalsın istedim, bence sandalyenin güzelliği yeter. 
Beyaz masa örtülerinin üzerine kendimin hazırladığı çuval bezi runner serdik. Ek olarak mor mumluk ve kadehlere gelin-damat detaylı bir süsleme yaptık. Metal boyanmış  konserveler güzel birer vazo oldu masalara. Banner, sandalye bayraklarını ve yüzük yastığını da kendim hazırladım. Monicacığım'la birlikte tabi...






Kızları çalıştırıyorum ama biz de boş durmuyoruz. Biraz ötede fotoğraf çekimi var ;)




Düğün pastası ise İzmir'in ilk butik pastanelerinden kurucusunun babamın kuzeni olduğu Jocelyne Patisserie'den. Yine konsepte uygun pembe ve lila çiçekli, üzeri beyaz kremalı çikolatalı cupcakelerdi.

Düğün müziklerini eşimle biz kendi zevkimize göre oluşturduk. Ağırlıklı olarak 70'ler ve rock'n rolldu. Ailede bir solist, arkadaşlar arasında da gitarist olunca araya güzel canlı performanslar aldık. :)




Durun daha bitmedi! Eee bu güzel fotoğrafları kim çekti derseniz ona da cevabım; çok çok sevdiğim arkadaşım Mehmet Caner Bayram. Fotoğrafçı tanıdık olunca rahat bir çekim oluyor haliyle...


Bizim düğün biraz deli işiydi. Nefes almaksızın oradan oraya koşturduk. Sabah kuaför (bu arada kuaföre de gelin olduğumu söylemedim; ondan abartısız içime sinmiş bir şekilde ayrıldım ;)), öğlen nikah, öğleden sonra kilise töreni, akşamüstü fotoğraf çekimi (neyse ki düğün yerimizde hallettik), akşam da düğün. Biz, çekirdek ailelerin, ağırlıklı olarak da  arkadaşların olacağı küçük bir düğün istemiştik. Bir de kilise töreni olunca şartlar öyle gelişti. Fotoğrafı da aradan çıkardık. Ama hala düşünürüm akşam 8'de düğün ve nikaha hazırlanmak nasıl büyük bir rahatlıktır diye. Bir de o kadar yorgunluğun üzerine mekan da tanıdık olunca sabaha kadar sürdü bizim eğlence. Oradan Urla merkezde çok tatlı bir taş ev olan Yorgo Seferis Otel'de kaldık. Ondan sonraki gün de Çeşme'den gemiyle balayına kaçtık zaten.

Bu arada çok yakında düğünle ilgili yeni ürünler geliyor dükkana hem de sürpriz bir marka adı altında. Beklemede kalın ;)